Türkiye Gürcistan makalesinin devamı
RUS BOYUNDURUĞU
Gürcistan, Moskova işgal kuvvetlerinin zulümleri altında inliyordu. İstilacı Rusya gücünün kırılmasıyla bir zayıflığın olmasını isteyen hareketleri güçlendirmek ve yardım etmek Gürcüler için bir ihtiyaçtı. Rusya’da kraliyet yönetiminin yıkılması Gürcistan için büyük rol oynamıştır. Geleceğini çarların karar verdiği büyük Rusya bulundukça Gürcü milletinin üzerine bir güneş doğmasının mümkün olmadığını, Gürcüler çok iyi bilmekte idi. Rusya’da gösteren ihtilal sonrasında geniş bir rahatlığa kavuşan Gürcistan, bir buçuk sene sonra Rus ordusunun dağılarak, Gürcistan’la birlikte bütün Güney Kafkasya’dan çekilmesi üzerine bağımsızlığını ilan etti. Gürcistan’ın bağımsızlığı 26 Mayıs 1918 tarihinde ilan edilmiş olup, millet bu günü milli bayram olarak kabul ediyor ve kutluyor. Gürcüler, Rusya’nın hâkimiyeti altında geçirdikleri bir asırdan fazla zaman içerisinde milli mukadderatını, komşuları Kafkasya’nın çeşitli İslam milletlerinin kaderiyle sıkı bir şekilde bağlı olduğunu anlamışlardır. Bazı gizli bağlar Hıristiyan Gürcülerle Müslüman Gürcüleri birleştirdi. Diğer taraftan da Gürcüler ile Kuzey Kafkasyalılar, Azerbaycanlılar ve diğer İslam milletleri arasında fikir birliği oluştu ve çektiğimiz ortak felaket ve musibetler bizleri birbirimize yakınlaştırdı. Artık milletimizin bağımsızlığı fikri yayılmaya başladı. Gürcü hükümet adamları, Kuzey Kafkasya’da ki değişik Müslüman toplumlar ve Azerbaycanlıların ve bütün Kafkasya milletlerinin hürriyet arzusu ve bağımsızlık olma isteklerini kendilerine temel esas kabul etti. Kafkasya milletleri arasında birlik ve ortak hareket etme arzusu o kadar kuvvetli idi ki Gürcüler, Azerbaycanlılar ve Ermeniler Mayıs 1918 tarihinde Kafkasya’da ilk defa olarak ilan edilen Cumhuriyet (Federasyon) esası üzerinde kuruldu.
Bu Kafkasya Federasyonun ilanında tarih, Türkiye’ye çok önemli bir rol yüklemiştir. Sonrasında federasyon’un ayrılmasına lüzum görülünce, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan ayrı ayrı birer bağımsız Cumhuriyet oldular. Bununla birlikte Kafkasya milletleri arasında oluşan dostluk ilişkileri bu olaydan zarar görmedi. Yalnız başlangıçta Gürcistan ve Ermenistan arasında bazı ihtilaflar ortaya çıktı. Hatta silahlı olaylar vuku buldu. Gürcistan’ın diğer Kafkasya milletleri ile ve Kuzey Kafkasyalıların Azerbaycanlılar ile ilişkileri gayet dostane idi. Hepimiz Rus tehlikesini hissediyor ve birbirimize yardımda acele ediyorduk. Gürcistan ve komşuları üç sene bağımsız olarak hüküm sürdüler. O zamanlar bu milletlerden her biri kendi mukadderatına hâkim idi. Gürcistan’da yavaş yavaş normal hale dönülmeye başlamıştı. Milli yükseliş, siyasi ve iktisadi alanda ilerlemeler devam ediyordu. Cumhuriyet dâhilinde demokrasinin yerleşmesi için çalışmalar başlamış, milli meclis toplanmış ve açılmıştı. Toplanan milli meclis, idareyi milli bir hükümete tevdi etti. Bu suretle memleket için parlak bir yükselme sahası açılmış oldu.
GÜRCİSTAN VE KOMŞULARI
Aynı milletin çocukları olan Hristiyan ve Müslüman Gürcüler, birleşerek bir güç oluşturdular ve doğuda dostluk ve refah içerinde bir vücut olarak ortak çalışmaya başladılar. Esasında tarih Hristiyan ve Müslüman Gürcüler arasında din sebebinden doğan bir tek olayı kayıt etmez. Bilakis Rusya idaresi döneminde bile Hristiyan Gürcüler daima milletdaşları Müslüman Gürcülere dostluk duymuşlar ve mümkün olan hiçbir yardımı geri çevirmemişlerdir. Aynı soydan oldukları halde dinen ayrılan Müslüman ve Hristiyan Gürcüler arasında geçmişten beri var olan kardeşlik duygusu Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği günden beri bariz bir şekil almıştır. İster Hristiyan, ister Müslüman olsun bütün gürcüler mecliste aynı oya ve hukuka sahiptirler. Son üç senelik bağımsızlık süresinde Gürcistan komşularıyla çeşitli ticari anlaşmalar imzalamıştır. Gürcistan, Azerbaycan’a bir askeri mukavele ile bağlı olup, bu anlaşmanın özel bir maddesi iki taraf arasında bir gün ihtilaf olursa, bu hususun hükümetler arasında barış yahut hakem usulüyle çözülmesini belirtir. Kafkasya Cumhuriyetleri arasında, milletimizin barış ve dostluk içerisinde yaşamaları için ilişkiler geliştirildiğini anlıyoruz. İşte biz gürcüler, eskiden beri Türkiye ile Gürcistan arasında böyle bir ilişki kurulması arzusu içerisindeyiz. Türkiye’nin bu gün göğüs gerdiği güçlükleri, Gürcü milleti idrak ediyor ve takdir ediyor. Fakat uğursuz bir olay Gürcistan’ın bağımsızlığına geçici bir süre son verildi ve istemeyerek kabul ettiğimiz savaş, Türkiye ile Gürcistan arasında oluşturmak istediğimiz dostluğun oluşumuna engel oldu.
Rus kızıl ordusu Kafkasya milletlerini tekrar egemenliğine almak amacıyla memleketlerimizi işgal etmiştir. Kızıl Ordu önce Bakü’yü işgal ve Azerbaycan’ı ele geçirdikten sonra Gürcistan sınırlarını istila etti. Gerçi Moskova bu gün Türkiye’nin müttefikidir. Fakat Moskova’nın verdiği söz ve taahhütlerin ne hükmü olabilir. Gürcistan’ın maruz kaldığı hal bu soruya açık bir cevap verir.
Gürcistan, Rusya’dan ayrıldıktan sonra Rus hükümetiyle bir anlaşma yapmış idi. Rusya imzaladığı bu anlaşma ile Gürcistan’ın bağımsızlığını tanıdığını ve sonrasında memleketin işlerine hiçbir şekilde müdahale etmeyeceğini taahhüt etmişti. Halbuki Azerbaycan’ı işgal eden Rus kızıl ordusu imzaladığı anlaşmanın mürekkebi bile kurumadan bir den bire Gürcistan sınırlarına dayandı. Kızıl Ordu’nun ilk teşebbüsü Gürcü askerlerinin karşı koyması ile kırıldı. Kızıl Ordunun bu mağlubiyetinden sonra iki taraf arasında düzenlenen yeni anlaşma önceki barış anlaşmasının maddeleri gibi Rus kızılları tarafından ihlal edildi. Ermenistan’da bulunan Kızıl ordusu harp dahi ilan etmeye lüzum görmeden Gürcistan üzerine yürüdü. Her taraftan taarruza uğrayan küçük Gürcistan için artık karşı koymaya imkân kalmamıştı ve Rus kominist askerleri ülkeyi baştanbaşa istila ettiler.
Kızıl ordu sahip olduğu yüksek askeri güç sayesinde, Gürcü kuvvetlerinin kahramanca müdafaalarına rağmen savaşı kazandılar. Millet tekrar Rus idaresine dönmemeye kati bir şekilde yemin etmiştir. Son askeri mağlubiyetten sonra da gürcü milleti birlik halinde bağımsızlıkları için mücadele etmekten bir an dahi geri durmamıştır. Moskova’nın yardımlarıyla bu gün memlekete hâkim olan istilacılara karşı millet tek vücut olarak mücadelesine devam ediyor. Bundan sonra Gürcüler için Rus hâkimiyetine tahammül etmenin imkânı yoktur ve Gürcistan kesin bir surette Rusya’dan yüz çevirmiştir.
Halk Moskova’nın yüzünü görmek istemiyor. Bolşevik ordu Gürcistan’a girdiği andan beri ülke genelinde birbirininin devamı niteliğinde direniş hareketleri devam etmektedir. Son direnişlerin yapıldığı bölgeler aşağıda yazılmıştır.
Svaneti, kuzey bölgesi vilayeti, Kaheti doğu vilayeti, Duşeti ve Hevsureti. yabancı boyunduruğundan bıkmış olan halk milli kaderlerinin emr ettiği yol üzere hareket için tek bir işarete bakıyor. Gürcistanın bağımsızlık istekleri yabancı devletler arasında yanıt bulmuş ve bu talep iyi niyetle karşılanmıştır. Bilhassa insanlıkperver ve medeni meclislerde büyük alaka uyandırmıştır. Silah kuvvetiyle Gürcistan’a dahil olan Bolşevikler, yönetimi ülke için yüzkarası olan bazı yerli zatlara bıraktılar. Başka ülkelere bol keseden özgürlük vaad eden Moskova’nın gerçek amacı aslında bu ülkeleri de egemenliği altına almaktadır. Bolşevik yönetimi Çarlık dönemini bile aratmaktadır. Son zamanlarda Bolşevikler, Türklere bazı yardımlarda bulunmuştur. Fakat batıda Finlandiya, Litvanya, Estonya ve Lehistan’ı yok eden Rusya’nın doğuda da, geleneksel siyaseti olan istila düşüncesinden vazgeçmeyeceğine hiç şüphe yoktur.
TARİHTEN ALINACAK İBRET DERSLERİ
Tarihten alınan ibret derslerinden bir fayda almak ümidimizdi. Hususi menfaatlerimizi anlarsak, Türkiye ve Gürcistan arasında dostane ilişkiler kurmaya davet etmektedir. Bir asırlık tecrübe sonrasında Rus dostluğunun kendilerine neye mal olduğunu anlayan Gürcü milleti, milli kurtuluşunun, kuzeyin korkutucu pençesinden ayrılmak için bağımsız olmalarının gereğini anlayarak bütün varlığı ve milli gücü ile bağımsızlığını kazanmak için mücadeleye karar vermiştir. Gürcistan’ın bağımsızlığını kazanmasında Türkiye’nin de menfaati olduğu açıktır. Gürcistan, Rus ordularının işgalinde kaldığı sürece Doğu milletlerinin serbest nefes almalarına imkân yoktur. Rusların 17. yüzyıldan beri sürekli olarak güneye doğru yayılma politikası güttükleri tarihi olarak sabittir. O tarihten itibaren Güney’e ilerleyen Rus akını önüne çıkan milletleri amaçları doğrultusunda ortadan kaldırmaktadır. Çerkez, Abaza ve diğer dağlı toplumların maruz kaldıkları muameleler hatırlarımızdadır. Bu toplumlardan yüz binlercesi Türkiye’ye hicret ve iltica etmekle ancak Rus zulmünden kurtulabilmişlerdir. Doğu milletleri gelecekte de aynı Rus tehlikesini beklemelidirler. Hâlbuki bağımsız bir Gürcistan bir taraftan Rus akınına karşı Türkiye için önleyici bir duvar vazifesini görecek, bir taraftan da Kuzey Kafkasya’daki çeşitli milletler ile Azerbaycanlıları ve Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki kavimlerin bağımsız olmalarını sağlayacaktır. Türkiye’nin yabancısı olmayan komşu Kafkasya cumhuriyetleri ile Gürcistan arasında geçmişte olduğu gibi şimdi de samimi bir dostluk ilişkisi içerisindedir. Gelecekte de bundan başka türlü bir hal olamaz. Bu gün dahi Rus hâkimiyetinden kurtulmak için ortak birlik ile çalışmaktayız. Aramızda askeri bir ittifak kurabilirsek siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi birleştirebilirsek bağımsızlık mücadelemiz sırasında atmış olduğumuz temeller daha sağlamlık kazanacaktır.
Gürcü milletinin genel amacı, Türkiye ile Gürcistan arasında dostane komşuluk ilişkileri ile bir yakınlık kurmaktır. Zira uzun zamandır zulüm altında inlememizin nedeni de Türkiye ile aramızda böyle bir ilişkinin bulunmamasıdır. Türkiye bu gün demokratik bir yönetim şeklini kabul etmiş ve uygulamaya koymuştur. Büyük Millet Meclisi’nin kararları gereği millet önceden aslına uygun olmayan mukadderatına hâkim oluyor. Bundan böyle Büyük Millet Meclisi, Türkiye’nin siyasi hayatı üzerinde en büyük uygulayıcı olarak kalacak ve milli hayatın yükselmesi için çalışacak olan Türkiye’ye milletler arasında saygın ve önemli bir mevki kazandıracaktır.
Okunma: 928