Osmanlı Döneminde Çıldır Eyaletinin merkezi olan Ahıska şehri Türkiye sınırına 15 kilometre uzaklıktadır.
Gürcistan’ın güneybatı kesiminde yer almakta ve günümüzde Samsthe-Cavaheti bölgesinin de yönetim merkezidir. Gürcüce adı “yeni kale” anlamında Ahaltsihe’dir. Osmanlı yönetiminde bu isim Ahıska olarak adlandırılmıştır. Posthovi ırmağının iki yakasında kurulu şehrin kuzey yakasında kentin eski bölümü, güney yakasında yeni bölümü yer almaktadır. Ahıska’nın İslam ile tanışması çok eski tarihlere dayanmaktadır. Hz.Osman döneminde Şam valisi olan Habib Bin Mesleme 642 senesinde bu şehri fethetmiştir. Ahıska 1068’de Selçukluların eline geçmiş, 1267’de ise Moğollar tarafından alınmıştır. Yarı bağımsız yerel beyler bu dönemden sonra atabeg ünvanını kullanmaya başlamıştır. 1268–1578 arasında bölge bu atabegler tarafından yönetilmiştir. Bu zaman zarfında Ahıska İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu devletlerinin yönetiminde kalmıştır.
Yavuz Sultan Selim’in çaldıran seferinde bölgenin gürcü hükümdarlarından Mirza Çabuk ve diğer beyler Osmanlıya lojistik destek vermiş ve dostluklarını belirtmiştir. Bölge 1578 Çıldır Savaşı sonrasında tamamen Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Bu dönemde gürcü prenslerinden iki kardeşin (Menuçehr Mustafa Paşa ve Gorgora) ve maiyetinin müslüman olması, 1625 yılında ise Samsthe-Saatabago kralı Beka’nın resmen islamiyeti kabul etmesi üzerine bölge kati surette İslam camiasına girmiş, yerli halk toplu olarak Müslümanlığı kabul etmiş ve dil olarak da Türkçe’yi kullanmaya başlamıştır. Kendi yerel ve geleneksel liderleri tarafından yönetilen Ahıskalılar, çok savaşçı ve korkusuz enerjik insanlar olarak ün salmışlardır.
Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi, Gürcistan gezisinde Ahıska şehrini de gezmiş, şehir ve halkı üzerinde şu bilgileri vermiştir;
Ahıska kalesinin şekli;
Yalçın bir tepe üzerinde taştan yapılmış ferahlık veren bir kaledir. İki kapısı vardır. Kaleiçinde bin yüz kadar bağsız ve bahçesiz, toprak damlı evler vardır. Kapısının biri doğuya ötekisi batıya açılır. Yirmi sekiz mihraptır. Yukarı kalede Birinci Sultan Selim Camii: Eski usul olup, toprak örtülüdür. Zaten bu şehirde kurşunlu imaret yoktur. Bu güzel caminin minaresi yıkılmıştır.
Künbetoğlu Camii: Toprak örtülü minaresiz bir camidir. Aşağı kalede Halil Ağa Camii: Eski usül, kalabalık cemaate sahip, ferah ve içaçıcı camidir. Vilayet halkı ehlisünnet ve mümin kişiler oldukları için, beş vakit namazdan başka her camide kuranı kerim ve öteki ilimler okunur. Hususi medresesi, hadis okulu ve darü’l-kurrası yoktur. Fakat ilim isteyen talebesi çoktur. Kale dışındaki varoşu da çok mamurdur. Deli Mehmet Han, Ekmekçi İsa Ağaoğlu hanı meşhur hanlarıdır. Bostanları çok, hayırları ve bereketleri boldur…. Ayrıca dönemin valisi Sefer Paşa ile de görüşen Evliya Çelebi, Sefer Paşa’yı ve kethüdası Derviş Ağa’yı, mert, hünerli, dilaver bir gürcü olarak tanıtmaktadır.
Ahıska halkı mümin kişiliklerine günümüze kadar yaşatmışlardır. Tarih boyunca Ahıskalı birçok İslam âlimi yaşamları, öğretileri ve eserleriyle halkı irşat etmiştir. Büyük Gürcü Ahmet Efendi, Gürcü İsmail Nebil Efendi, Gürcü Muhammed Şerif Efendi, Ali Haydar Efendi[ bu âlimlerin başında gelmektedir. Yine Osmanlı devletinde Ahıskalı Numan Efendi’nin oğlu Mehmet Esad Efendi iki defa Şeyhülislamlık yapmıştır.
Yazımızın konusunu oluşturan Ahıska Cami, Ahıska hanedanından Ahmet Paşa (?-1759) tarafından yaptırılmıştır. Ahmet Paşa, bu camiyi Ahıskalı ustalara İstanbul Selâtin camileri örneğinde yaptırmıştır. Ahmediye Camii, medrese, külliye, çeşme ve sebilleriyle bir sanat harikasıdır. Caminin küçük bir örneği de Doğu Beyazıt kalesinde yaptırılmıştır. 1828’de Ahıska’nın Rusların eline geçmesi ile Ahmediye Camiinin kaderi de değişmiştir. Caminin minaresi Ruslar tarafından yıkılmış ve Ahmediye Camii kiliseye çevrilmiştir. Yine Ahmediye Caminin zengin kütüphanesi de yağmalanmış ve kitapların büyük kısmı Leningrad müzesine götürülmüştür. Ahıska’nın Ruslara karşı savunulmasında, şehir halkı büyük kahramanlıklar göstermiş ve cesaretle savaşmışlardır. Büyük bir Rus mezalimi karşısında Bir camide toplanan 400 kadar kişinin tamamı canlı canlı yanmıştır. Kaleye sığınanların tamamı ise öldürülmüştür.Rusların bu zulmünü gören Ahıskalı Aşık Garib bunun üzerine şu beyitleri söylemiştir;
Minare yerine zenkler asıldı
Mescid mihrabına ayak basıldı
Toprağından bin-bereket kesildi
Kurudu sümbülün, denin Ahıska
Bu kadarca öğüdümü alasın
Ben Garip Söyledim iyce bilesin
Gönül göç eylemiş hoşca kalasın
Çok yedik nimetin Ahıska
Ahıska’nın Rusyanın eline geçmesi sonrasında şehirde yaşayan müslüman halk ile birlikte Katolik hristiyan halkta, Rus Ortodoks baskısı nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştır. Buradan göç eden Katoliklerin 1861’de İstanbul’da bir kilise inşa etmelerine izin verilmiştir. 1853–1856 Osmanlı Rus savaşında Ahıskalılar Osmanlı ordusuna yardımcı olmuşlar ise de savaş sonrasında Rus mezaliminden kaçanlar Erzurum’a yerleşmiştir. Ahıska ve Ahılkelek 1918’de merkezi Kars’ta olan Milli Şura Teşkilatına bağlanmıştır. Milliyetçi Gürcistan hükümeti 1918 Trabzon Anlaşması ile bu iki sancağın bağımsızlığını kabul etmiş ise 13 Nisan 1919’da İngilizler tarafından Kars Milli Şura’sının dağıtılması sonrasında burası tekrar Gürcistan’a geçmiştir. 16 Mart 1921’de yapılan Moskova Antlaşması ile Ahıska Gürcistan Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine bırakılmış ve Tiflis’e bağlanmıştır. Bazı kaynaklarda 19. yüzyılın sonlarında Ahıska nüfusunun 30.000 kadar olduğunu yazmakta ve şehir ahalisinin Laz, Gürcü ve Türklerden oluştuğunu belirtmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ahıska halkı tamamen bölgeden sürülmüş, sürgün sonrasında Moskova yönetimi tarafından bölgeye Ermeni nüfusu yerleştirilmiştir. Bugün Ermeniler bölgede hâkim nüfus olmuştur.
Ahıska Ahmediye Camii, daha sonraları müze haline getirilmiştir. Bu gün müze vasfını koruyan caminin içindeki İslami süslemeler, motifler, kitaler ve yazılar tamamen yok edilmiştir. Ayrıca külliye bir mezbelelik haline gelmiş, ot ve saman deposu olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Evliya Çelebinin 17. yüzyılda bahsettiği camilerden ve hanlardan iz kalmamıştır.
Ahmediye Camiin Kültür Bakanlığı tarafından onarılacağı basında yer alan haberlerdendir. Temennimizde bu yöndedir.
İdris Bostan, Ahıska, DİA, İstanbul 1988, cilt 1, s.526
Hoca zade Sadettin Efendi, Tacüttevarih, yay. İsmet Parmaksızoğlu, İst. 1979, s.191,228; Celalzade Mustafa, Selimname, Ankara 1990 s.144–145; Haydar Çelebi Ruznamesi, Haz. Yavuz Senemoğlu,s.114,147; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Ankara 1995 cilt 3-2 s.105.
Mirza Bala, İA, Gürcistan Mad. s.843; Thomas Walker Arnold, İslam’ın Tebliğ Tarihi, çev. Bekir Yıldırım/Cenker İlhan Polat, İstanbul 2007, s.139; Nodar Şengelia, Gürcüstan Hakkındaki Osmanlı Fermanları, Çveneburi dergisi s.31, Ocak-Mart 1999 s.20
Shirin Akiner, Sovyet Müslümanları, Çev: Tufan Bozpınar/Ahmet Mutu, İstanbul 1995, s.222.
Osman Nuri Kazara, Aylık Ansiklopedi, cilt 3, İstanbul 1947, s.829; Nodar Şengelia, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine Gürcüstan, Çveneburi dergisi sayı 29, Temmuz-Eylül 1998, s.16; John F. Baddeley, Rusların Kafkasyayı İstilası ve Şeyh Şamil, çev. Sedat Özden, İstanbul 1995, s.198
Mehmed Süreyya, Sicilli Osmani, İstanbul 1308, s.297
Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333, Cilt 1, s.244.
Vakanüvis Ahmet Lütfi Efendi Tarihi, Haz. Münir Aktepe, Ankara 1993, Cilt XV, s.62.
Ebu Ula Mardini, Huzur Dersleri, İstanbul 1966, s.192
İlmiye Salnamesi, İstanbul 1334, s.633,634
Kurtuluşunun 45. Yılında Kars İli Özel Sayısı, 1966, s. 46.
Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, Çev. Vecdi Bürün, Cilt 8, s.352.
John F.Baddeley, age, s.203.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1979, s.282.
Fahrettin Çiloğlu, Gürcülerin Tarihi, İst.1993, s.24,25,26.
Şemseddin Sami, Kamusu’l-Alam, İstanbul 1891, Cilt 1, s.; 46; Ahmet Rifat Efendi, Lügat-i Tarihiye ve Coğrafya, İstanbul 1299, Cilt 1, s.105.
Okunma: 942