Aziziye camii uzun zamandır Gürcistan ve Türkiye gürcülerinin gündeminde. En son Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Gürcistan Ortodoks Kilisesi Patriği İlia Meore’nin de karşılıklı görüşmelerinde bu caminin ismide zikr edildi. Bu ziyaret bir Türkiyeli gürcü olarak beni de ziyadesi ile memnun etmiştir. Diyanet işleri başkanımızın da yakın zamanda iadeyi ziyaret edeceğini düşünüyorum. Bilindiği üzere Gürcistan çok eski zamanlarda hristiyanlık dinini benimsemiş bir ülkedir. M.5. yüzyılın sonlarında Gürcistan Patrikliği bağımsız bir patriklik olarak varlığını devam ettirmiştir. Rusların 1801 yılında Gürcistan’da idareyi ele geçirmeleri süreci sonrasında bir dönem Gürcü patrikliğinin bağımsızlığını ortadan kaldırarak Moskova kilisesine bağlama çalışmaları ise sonuçsuz kalmıştır. Hristiyanlık kadar İslam dinininde Gürcistan’da eski bir geçmişi vardır. İslamiyet ile 654 yılında tanışan Gürcistan topraklarında sayıları az da olsa ortaçağda bir gürcü İslam cemaati olduğu tarihi kayıtlarda vardır. Nitekim İslam coğrafyasında ortaçağda ün yapmış olan Hubeyş bin İbrahim Tiflisi, Fahreddin Ebubekir Gürci, Ebu Kasım et-Tiflisi, Kemal et-Tiflisi, Ebu Ahmet Hamit bin Yusuf et-Tiflisi, İsa et-Tiflisi Abdullah-ı Gürcistani gibi ilim adamları Gürcistan’da doğmuştur.
Fakat Gürcistan’da asıl islamın yayılma süreci Osmanlı döneminde olmuştur. 16.yüzyılın ilk yarısından Gürcistan’da Osmanlı etkisi ile Müslüman olma süreci başlamıştır. Arşiv kayıtlarında Osmanlı döneminde gürcü Müslümanlar ile gürcü hristiyanlar arasında dinsel olumsuz bir vakıaya rastlanmaması ise Gürcistan’da yaşanan kardeş ve dost ilişkileri göstermesi açısından da önemlidir. Hem hristiyanlık hemde Müslümanlık Gürcü tarihinin ve kültürünün bir parçasıdır.
Gürcistan’da yapılan ahşap camiler bir sanat harikası olarak yeşilliğin her tonuna şahit olunan bu coğrafyada asırlardır ayakta durmaktadır. Özenle işlenmiş olan bu camilerin içleri ahşap oymacılığının en güzel örneklerini teşkil etmektedir. Kapı süslemelerinde ağırlıklı olarak bitki motifleri bulunur. Geometrik şekillerle süslenen tavanlar ayrı bir güzelliği yansıtmaktadır. Kök boyası ile boyanan kabartmalarda günlük yaşamanın izlerinden sonsuzluğu simgeleyen hayat ağacına çok çeşitli gürcü motiflerine rastlanmaktadır. Tiflis Etnograya müzesinde bulunan ve Macahel’in Çikunet köyünün camisi olan ahşap camiyi gezdiğinizde bir caminin ne kadar güzel süslenebileceğini orda görmüş olacaksınız.
Aziziye cami ahşap camiler dışında yeni bir tarzda yapılmıştır. Sadece dış görüntüsüne ait birkaç foto olan caminin iç süslemeleri ve tezyinatı hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Peki Aziziye camii nasıl bir camidir, kim yaptırmıştır, ne zaman yapılmıştır, niçin yaptırılmıştır ve nasıl yapılmıştır? Bu yazımızda bu bilgileri paylaşmak istiyorum.
Aziziye camii Sultan Abdülaziz zamanında 1869 senesinde Trabzon valisi Emin Muhlis Paşa tarafından yaptırılmıştır. İsmini padişaha izafeten Aziziye olarak almıştır, diğer bir adı ise Valide Sultan Camidir. Bu valide Sultan’da Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan’dır. Aynı dönemde Batum’da yaşayan Ortodokslar için de Aziziye adıyla bir Ortodoks kilisesi yapılması da dikkat çekicidir.
19. Yüzyılın başlarında Kafkasya’nın Karadeniz kıyısında daha çok gemilerin barındığı küçük bir liman kasabası görünümünde olan Batum, Tanzimat sonrasında Çürüksu ve diğer kasabalar birleştirilerek oluşturulan Lazistan Sancağının idare merkezi olmuştur. Karadeniz kıyısındaki önemli yerleşim alanlarından ve liman şehirlerinden olan Batum’un limanı ve coğrafik konumu nedeniyle stratejik önemi de yüksekti. Bu yüzyılda şehir merkezinde imar faaliyetlerinin artmıştır. 1830’lu yıllarda Çıldır valisi Hamşizade Ahmet Paşa’nın kayınbiraderi olan Bejanoğlu Sefer Bey, limanın güney kısmında bir gemilerin barınması için bir yer oluşturmuş ve burada Ahmediye adıyla bir cami yaptırarak yeni bir mahalle oluşturmuştur. Ahmet Paşa Mahallesi adı verilen bu mahalle Sefer Bey tarafından bu ayrıca dükkanlar ve evler inşa edilerek genişletilmiştir. Tanzimat öncesinde Batum ve havalisi Çıldır ve Trabzon eyaletleri arasında taksim edilmişti. Yukarı Acara, Aşağı Acara, Çürüksu, Macahel, Livane, İmerhev, Şavşat ve Ardanuç Çıldır Eyaletine bağlı iken, Batum merkez köyleri ile Maradit vadisindeki köyler Gönye sancağı adıyla Trabzon Eyaletine bağlı idi. Bu dönemde Batum ve havalisinde bir nüfus sayımı yapılmıştır. Tanzimat fermanı ile Osmanlı yerel idare taksimatlarında değişiklikler yapılmış ve eyalet sistemi kaldırılmıştır. Batum ve havalisi Lazistan Sancağı altında toplanmış ve Batum kasabasıda Lazistan Sancağı’nın merkezi yapılmıştır. Batum şehir merkezi 1850’li yıllara gelindiğinde 200 hane, 400 dükkân, iki camii, iki medrese ve bir de hamamdan oluşuyordu. İklimi nedeniyle yerleşim için çok fazla tercih edilen bir merkez olmayan şehrin yazın havasının aşırı rutubetli olması nedeniyle devlet memurları birkaç ay Hopa kasabasında ikamet etmekte idi. Şehrin stratejik önemi 1853/1856 Kırım Harbi sonrasında daha da artmıştır.
Kırım Harbi sonrasında imar faaliyetleri devam etmiştir. Sultan Abdülaziz’in padişahlığı dönemine rastlayan bu imar faaliyetleri sonucunda Batum kasaba görüntüsünden çıkarak şehir hüviyetine girmiştir. Bataklıklar kurutularak limanın Burunbaşı adlı mevkiinde Aziziye adıyla yeni bir kasaba oluşturulmuştur. Burada yeni bir liman, gümrük idaresi, karantina binası, karakolhane, hapishane ve kışla inşa edilmiştir. Şehir merkezine lezzetli bir su getirilmiştir. Yine bu mevkide Sultan Abdülaziz adına Trabzon valisi Emin Muhlis Paşa tarafından Aziziye Camii inşa edilerek, iki sıbyan mektebi ve bir medrese açılmıştır. Ayrıca bu yıllarda Anadolu’dan Batum’a yerleşen Ortodoks Rumlar için de bir kilise inşa edilmiştir. Kırım Harbi sonrasında şehre çok sayıda Abhazya’dan muhacir iskan olunmuştur. Abhaz muhacirler için yeni köyler oluşturulduğu gibi onlar için mescitler de inşa edilmiştir.
Şehrin genişletilmesi kararı doğrultusunda Burunbaşı mevkinde Trabzon valisi Emin Muhlis Paşa birkaç mühendis ile Batum’a gitmiş ve yaptığı incelemeler sonucu yeni bir tarz üzere bir cami yapılmasını uygun bulmuştur. Caminin yapımı için maliye nezaretinden 80.000 kuruş bütçe ayrılmıştır. Camii inşaatına başlandıktan sonra başlangıçta ayrılan bütçenin yeterli olamayacağı ortaya çıkmıştır. Caminin duvarlarla minaresi ve ortada olan dört adet büyük direkleri taş ve tuğla ile bir buçuk arşın miktar yükseltilmesine kadar 30.000 kuruştan fazla harcama yapılmıştır. Caminin ne kadar miktara tamamlanacağının belirlenmesi amacıyla İstanbul’dan Hacı Dimitri Kalfa Batum’a gelerek inşaatı incelemiş, harcama ve masraflarla ilgili bir keşif raporu hazırlamıştır. İnşaatın bitmesi için gerekli malzemelerin yazıldığı bu raporda Aziziye Camiinin 260.802 kuruş masraf ile tamamlanabileceği belirtilmiştir. Batum’da bulunan Dar-ı Şuray-ı Askeri azasından Nusret Paşa ile Hudut Kordanları İnşasına Memur Dördüncü Hümayun Reisi Erkan-ı Mirliva Feyzi Paşa’da, camii inşaatının keşif raporunda belirtilen miktardan az olamayacağını beyan etmiştir. Ayrıca kubbe yapımı ve pencere parmaklıkları ve üç adet alemin yapımı için ustaların İstanbul’dan getirilmesi uygun görülmüştür. Camii inşaatı devam ederken 1866 senesinde Batum Aziziye Camii kapı üstüne asılmak üzere tuğray-ı şerif gönderilmiştir.
İnşaatın başlangıcında masrafların belirtilenin çok üzerinde olması nedeniyle caminin yapımına ara verilmek zorunda kalınmıştır. 8 Şubat 1867 tarihinde Lazistan mutasarrıfı Mehmed Nureddin tarafından gönderilen tahriratta; hudut kasabası olan Batum’da Müslüman nüfusun gittikçe arttığı ve çoğaldığı belirtilerek, Cuma ve bayram namazlarında halkın mevcut iki camiye sığmadıklarından dolayı kaldırım ve sokaklarda namazlarını eda ettikleri ifade edilmiştir. Padişah adına yapılan bir caminin yarıda bırakılmasının ise uygun olmadığına dikkat çekilerek, Aziziye Camiinin bir an önce bitirilmesi istemiştir.
(Hacı Dimitri Kalfa Tarafından Yapılan Aziziye Caminin İlk Planı, Ancak Aziziye Camii bu plan üzerine inşa edilmemiştir.)
Meclisi Vala’ya gelen tahriratların incelenmesi sonucu padişah tarafından yapılması irade buyrulan caminin yapımı için Batum halkı tarafından 6000 küsur kuruş dışında inşaata başlangıç aşaması 85.900 kuruş harcandığı ve inşaatın devamı için 112.000 kuruştan fazla masraf gerektiği anlaşılmıştır. Cami-i şerifin böyle yarım bırakılması uygun olamayacağından, Trabzon’dan gönderilecek güvenilir bir memurun nezaretinde inşaatın tamamlanması ve sonunda hazırlanacak defter ve tutanakların İstanbul’a gönderilmesinin gerekliliği Trabzon valiliğine bildirilmiş ve gerekli masrafların Maliye Nezaretinden temini kararlaştırılmıştır.
1869 senesinde Aziziye Camii camiin üzerine kurşun kaplanması ve camiinin iç süslemelerinin tamamlanması için gerekli malzemeler gönderildi. Cami inşatı bittikten sonra cuma ve bayram namazlarının edası için minber konuldu. İstanbul’da eğitimine devam eden Hacı Abdullah Efendi bin Memi aylık iki yüz elli kuruş maaş ile imam ve hatip olarak görevlendirildi ve ayrıca Mehmet Efendi bin Ali ve Ali Efendi bin İbrahim aylık 150 kuruş maaş ile müezzin olarak tayin edildi. Aziziye Cami imam hatip ve diğer masraflarının yıllık 10.000 kuruş masraflarının karşılanması için bir vakıf tahsis edildi. Ayrıca yıllık masrafların eksik kalan kısımlarının tamamlanması amacıyla Çıldır valilerinden Sefer Paşa’nın Ardanuç’un Gorganet adlı mevkiinde bulunan üç adet tarla, değirmen ve saray meşrutluğu olan mahallerinin gelirleri de Aziziye camiine vakfedildi.
1865 senesinde yapımına başlanan Aziziye Camii 1869 senesinde tamamlandı. Şair Zebur Efendi’nin Bab-ı Ali tarafından da tasdik edilen şu mısraları Aziziye Camiinin kitabesine yazıldı;
“İtdi bu bâlâ cami’ inşa imam-el-Müslimin. 1286”
İstanbul’dan 14 Haziran 1870 tarihinde halkın manevi açıdan bereketlenmesi için bir “sakalı şerif” gönderildi. Ayrıca caminin yapılması ile şehir merkezine lezzetli bir su getirildi..
(Aziziye Camii Dış Görünüşü)
Caminin bir diğer adı da Valide Sultan Camiidir. Bu isimle anılması Pertevniyal Valide Sultan’ın Aziziye Camiinin yapılmasında maddi ve manevi katkılarının olduğunu göstermektedir. Cami bölge Müslümanları için önemli bir ibadet, eğitim ve kültür merkezi olmuştur. 1877/1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrasında Batum ve havalisinin Çarlık Rusya’nın yönetimine geçmesiyle on binlerce Müslüman Batum’dan hicret etmek zorunda kalmıştır. Aziziye Cami ise hicret edemeyen Müslüman halk için önemli bir merkez olma özelliğini devam ettirmiş, caminin medresesinde uzun yıllar eğitim görülmüştür.
Caminin idaresi Osmanlının çekilmesi ile Batum Belediye başkanlığının uhdesine bırakılmıştır. Fakat cami Rusya yöneticilerinin bilinçli bir ilgisizliği nedeniyle zamanla harap olmuştur. 1899 senesinde Batum’da yaşayan ve ticaretle uğraşan Lazistan eşrafından Kurtzade Hacı Mustafa ve kardeşi Ömer Efendi, caminin etrafını demir parmaklıklarla çevirterek bazı tadilatlarda bulunmuşlardır.
(Caminin tadilatı sırasında Konsolosluk'tan gelen plan sureti)
Batum şehir halkının 7 Aralık 1910 tarihinde verdikleri dilekçede 30 yıldır Aziziye Camiinin vakıf gelirlerinin büyük bir kısmı da amacı dışında kullanıldığını belirtmiştir. Belediye tarafından vakıf gelirlerinden sadece yıllık 612 rublenin cami için kullanıldığı ve bu miktar caminin imam, hatip, müezzin gibi altı kişilik görevlilerin maaşlarını dahi karşılamadığını ifade edilmiştir. Halk caminin tamir, tadilat ve tezyinatına ise kendi güçlerinin yetmeyeceğinden dolayı Batum Türk Konsolosluğu aracılığı ile İstanbul’dan yardım talep etmiştir.
Bölge Müslümanlarından gelen talepler doğrultusunda, Hariciye Nezareti tarafından konu tahkik edilerek Bab-ı Ali’ye durum bildirilmiştir. 17 Ocak 1911 tarihinde Hariciye Nezaretinden gelen bilgiye göre; Batum’da kalan Valide Sultan Cami 1878 tarihinden beri tadilat görmemiştir. Camii şerifin imam ve hitabeti gibi görevlileri ile diğer masraflarında harcanmak üzere 400 parça vakıf arsasının Batum Belediyesi tarafından icara verildiği ve yaklaşık 150 bin manatın gelir olarak alındığı fakat hâsılatın çok cüzi miktarının din görevlileri ve cami giderleri için kullanılmaktadır.
Osmanlı yöneticileri konuya ilgisiz kalmamış, camii ve medresenin tamiri ve yıkılan medresesinin yeniden yapılması amacıyla yapılacak keşif masrafı olan 22 bin kuruşun maliye bakanlığı hazinesinden karşılanması uygun görülmüştür. Yine camide görev yapan imam, hatip ve müderrislerin göreve başladıkları günden itibaren olmak üzere maaşlarının ödenmesine karar verilmiştir.
1921-1923 yılları arasında Batum Başkonsolosu olarak görev yapan Dr. İbrahim Tali Bey, görev sırasında cuma ve bayram namazlarını genellikle Aziziye Camiinde kılmıştır. 5 Mayıs 1923 Cumartesi günü Aziziye Camii imam, hatip ve müezzinleri ile iftarda buluşan başkonsolos Batum’da son Ramazan bayram namazını 17 Mayıs 1923 Perşembe günü Aziziye camiinde eda etmiş, namaz sonrasında cemaatle bayramlaşmıştır. Ayrıca başta Batum müftüsü İskender Efendi olmak üzere, hükümet temsilcileri ile çok sayıda vatandaş konsolosluğa gelerek İbrahim Tali Beye bayram ziyaretinde bulunmuştur.
Batum’dan Ankara’ya dönen Tali Bey için 3 Ağustos Cuma günü Aziziye Camiinde bir veda programı yapılmıştır. Cuma namazı sonrasında Orta Cami’nin cemaati’de Aziziye’ye gelmiş ve burada hüzünlü bir vedalaşma gerçekleşmiştir. Caminin minaresi bu dönemde Batum’da yangın gözetleme merkezi olarak ta kullanılmıştır.
1923 yılının Ağustos ayında yapılan bu hüzünlü veda sonrasında Aziziye caminin artık yalnızlığı ile baş başa kaldığı ortadadır. Dönemin Batum müftüsü İskender Efendi’nin de 1931 yılında komünist rejimin baskılarına daha fazla dayanamayarak Türkiye’ye iltica etmesi sonucu Aziziye Camii tamamen sahipsiz kalmıştır.
Sultan Abdülaziz’in yaptırdığı bu eser Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi sonrası Çarlık Rusyası ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yöneticileri tarafından bilinçli bir şekilde bakımsızlığa terk edilmiş ve harap hale getirilmiştir. 1930’lu yıllarda ise dönemin SSCB yöneticileri tarafından yıkılmıştır. Aynı yıllarda Batum’da yaşayan ve Osmanlı medreselerinde eğitim gören çok sayıda gürcü ulema ise sürgün ve idam ile ortadan kaldırılmıştır. Taşıdığı ismi ile selâtin camii özelliğini taşıyan Aziziye Camiinden günümüze sadece birkaç fotoğraf kalmıştır. Günümüzde Batum şehir merkezinde tek cami olan Orta Cami’ye ise Cuma ve bayram namazlarında cemaat sığmayıp, kaldırım ve sokaklarda namazlarını eda etmektedirler.
Kaynakça:
Başbakanlık Osmanlı Arşivi
BOA, BEO, 3452/258827,
BOA, BEO, 3848/288544,
BOA, İ.DH, 1295/101747,
BOA, İ.MVL, 571/25665,
BOA, İ.MVL, 460/20679,
BOA, İ.MVL, 529/23759,
BOA, İ.TAL, 209/4,
BOA, MVL, 734/9,
BOA, MVL. 731/74,
BOA, MVL, 718/15,
BOA, MVL, 708/110,
BOA, ŞD.MLK, 437/4,
BOA, TS.MA, 386
Şakir Şevket, Trabzon Tarihi, İstanbul 1294
Şemseddin Sami, Kamusu’l- Alam, C.2, İstanbul 1891
Dr. İbrahim Tali Bey’in Günlüğü, Hazırlayanlar. Erdal AYDOĞAN/Şaban ORTAK, Arba Yayınları, İstanbul 2000
Murat KASAP, Osmanlı Gürcüleri, Gürcistan Dostluk Derneği Yayınları, İstanbul 2010
(Not bu yazının bir kısmı 2013 yılında Yedikıta dergisinde Kafkaslar'da Bir Sultan Camii adıyla yayınlanmıştır)
Okunma: 935