Kafkasya’nın yerli halklarından ve dünyanın en eski milletlerinden olan Gürcüler, nüfus bakımından en kalabalık ve siyasal geleneği en köklü Kafkas halkıdır. Gürcistan değişik toplumlarca farklı isimlerde ifade edilmektedir. Avrupalılar Georgia, Ruslar Gruzia, Müslüman milletler ise Gürcistan demektedirler. Ülkenin Gürcüce ismi Sakartvelo’dur.
Gürcistan’ın bulunduğu coğrafi konum büyük bir öneme sahiptir. Güneyden kuzeye, doğudan batıya uzanan, tarihi kervan ve ticaret yolları üzerinde bulunmaktadır. Bundan dolayı, Gürcistan eski çağlardan beri Büyük İpek yolu’nun önemli bir parçası sayılmakta idi. Tarih boyunca Gürcistan hem Avrupa’nın hem Asya’nın bir parçası olmasından dolayı iki kıta arasında doğal bir köprü olmuştur. Gürcistan topraklarında ilk insanın izlerine 400 bin yıl önce rastlanır. M.Ö. 2000 yıllık döneminde gürcü kabilelerinin komşuları güneyde Hitit ve Mitanlar, daha sonra Urartu ve Asurlular olmuştur. Kaynaklar, bu günkü gürcülerin ataları olarak tarihi Gürcistan topraklarının güney batısında 2000 yıllık dönemin sonlarında kurulan Diaoh ya da Tao denilen kentleşmiş büyük bir topluluğun varlığından bahsederler. İkinci büyük topluluk ise, M.Ö, 9–8 asırda Karadeniz’in güney ve doğu kısımlarında bulunan Kolh’lardır. M.Ö kurulan İberya devleti ise Kafkasya’da kurulmuş devletlerarasında büyüklük ve etkinlik bakımından en ileri derecelere ulaşmış tarihin kaydettiği en eski ve önemli devletlerdendir. İlk dönemlerde Gürcüler, Kafkasya’nın çok güneylerine kadar genişlemiş ve yayılmış iseler de daha sonraları Ari kavimleri, Orta Asya’dan, İran’dan gelen kuvvetlerin önünden çekilerek Kafkasya’nın güney eteklerine yerleşmişlerdir. Gürcistan en eski dönemlerde Kolhida, Lazika, İberya ve kısmen Albanya olmak üzere birkaç bölüme ayrılır. Kolhida kısmı İngur ve Rioni nehirleri arasında denizle sınır olan bölgeden oluşur. Lazika kısmı Kolhida bölgesinin güney kısmında yer alır. İberya bölgesi Tiflis ve doğu kısımlarından oluşmaktadır ve Tiflis ile Hazar denizi arasında kalan Albanya bölgesinin batı kısmı da Gürcistan topraklarını oluşturan bölgeler arasında gösterilmektedir.
M.Ö. 4. asırda Parnavaz, dağınık yaşayan gürcü kabilelerini birleştirerek başkenti Metsheti şehri olan “Kartli” devletini kurdu. Kral Parnavaz, ülkeyi sekiz vilayete (eristavlık) bölerek her birine birer vali (eristav) atadı, ayrıca Gürcüceyi devletin resmi dili ilan etti ve ilk Gürcü harflerini oluşturdu. İlk krallık sülalesi olan Parnavaz soyundan gelen krallar, M.Ö. 302 ve M.S. 186 yılına kadar hüküm sürdüler.
MS. 5. yüzyılda Gürcistan’ın başkenti, Kral Vahtang Gorgaslani tarafından Mesheti şehrinden Tiflis’e taşındı. M.S. 300’lü yıllar ile 600’lü yıllar arasında Gürcistan, Roma ve Sasani devletlerinin etkisinde kaldı. Bu dönemlerde Batı Gürcüstan (Kolhida, İmereti ve Egrisi) 400 yıl kadar Roma imparatorluğunun etkisinde, bu tarihlerden sonra Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla İstanbul merkezli Bizans imparatorluğunun etkisine girdi. Doğu Gürcüstan (Kartli ve İberya) ise İran merkezli Sasani Devletinin hegemonyasında kaldı. MS 4. yüzyılın ilk yarısında Kartli Kralı olan Kral Mirian, Kapadokyalı Nino’nun telkinleri ile çok tanrılı inancı terk ederek Hıristiyanlığı kabul etti ve ülkenin resmi dinini Hıristiyanlık olarak ilan etti. Kral Mirian döneminde Gürcü halkı Hıristiyan olmaya başladı.
Ms.7. yüzyılda Müslüman Araplar Güney Kafkasya’ya girerek bir barış anlaşması ile Tiflis’i ele geçirdiler. Kartli bölgesinde kurulan Tiflis Arap Emirliği kuruldu bu emirlik zamanla halifelikten ayrılıp, bağımsız bir Müslüman Gürcistan Emirliğine dönüştü. Bu dönemlerde başarılı tebliğ faaliyetleri sonucunda Gürcistan halkının bir kısmı Müslüman oldu ve İslamiyet buradan Kuzey Kafkasya’ya geçti. MS. 9. asırda Bagrat hanedanından I.Aşot, Bizans ve Arapların bölgedeki zayıflığından yararlanarak Kartli Kralı oldu ve yine bu hanedandan III. Bagrat, Doğu ve Batı Gürcistan’daki prenslikleri bir devlet çatısı altında birleştirdi. Kutaisi isi şehri bu devletin başkenti oldu. 11. yüzyıl’ın ikinci yarısından itibaren Gürcistan’ın batı komşusu Bizans’ın yerini Selçuklular aldı. 12. yüzyılda Davit Ağmaşenebeli, ülke bütünlüğünü sağladı. 1122 senesinde Tiflis’i Müslümanlardan aldı ve başkent tekrar Tiflis oldu. Ülkenin kültürel ve ekonomik açıdan gelişmesi için çalışmalarda bulunan Kral Davit, ayrıca bilimsel çalışmalara ve sanata önem verdi. Gürcistan tarihinin en parlak devri ise, III. Georgi’nin kızı Tamara’nın (1184–1213) hüküm sürdüğü dönemdir. Devletin sınırları Azerbaycan’dan Kuzey Kafkasya’ya, Erzurum’dan Gence’ye kadar uzanarak adeta Gürcistan bir Kafkas imparatorluğu haline geldi. Bu dönemde ülkenin refah düzeyi yükseldi, mimarlık, heykelcilik, ressamlık alanında birçok eser ortaya konuldu. Gürcü krallığının bu parlak devri Moğolların bölgeye gelişlerine kadar yaklaşık yüz yıllık bir süre boyunca devam etti. 13. yüzyıl’ın ilk yarısından itibaren Moğollar Gürcistan’a girmeye başladılar. Doğu Gürcistan, İran’daki Hülagu soyundan gelen İlhanlıların egemenliğine girdi, fakat İmereti bölgesi, Bagratlı prenslerin yönetiminde kalarak yarı bağımsız bir konumda kaldı.
14. yüzyılda krallık yapan V. Georgi ülke bütünlüğünü tekrar sağladı ise de bu asrın son döneminde Gürcistan Timur’un hâkimiyetine geçti. Gürcistan, özellikle 15. yüzyılda, içinde bulunduğu feodal savaşlar yüzünden merkezi bir yönetim altında birleşemedi. Derebeylik yapısı nedeniyle Gürcü krallıkları tarih boyunca kısa süreli oldu. 15. yüzyılın ilk yarısında Gürcü kralı I. Aleksandır, ülkesini üç oğlu arasında paylaştırarak İmereti, Kaheti ve Kartli olarak üçe ayırdı. 16.yüzyıla gelindiğinde ülke, Kartli (merkezi Tiflis), Kaheti (merkezi Zagemi), İmereti (merkezi Kutaisi) ve Samtshe-Saatabago (Samtshe, Cavaheti, Şavşet, Klarcet ve Tao) krallıklara bölündü.
Gürcistan tarihi 15. asrın ortalarından itibaren 19. asrın ortalarına kadar kadar süren 350 yıla yakın bir dönemde Osmanlı ve İran tarihleri ile iç içe geçer. Osmanlı ile İran arasında yaşanan savaşlarda Gürcü kral ve prensleri bazen Osmanlının bazen de İran’ın yanında yer aldı. Özellikle Ahıska ve Acara bölgesinin Müslüman olmuş gürcü beyleri ile Guria, İmereti ve Megrelya Hıristiyan beyleri Osmanlı tarafında yer aldı. Hazar kıyısındaki Müslüman hanlıklar ile halkının çoğunluğu Hıristiyan olan Kartli ve Kakheti krallıkları ise İran hâkimiyetinde kaldı.
Gürcüler, Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethetmesiyle Osmanlılar ile sınır komşusu oldular. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon valiliği döneminde Osmanlı-Gürcü ilişkileri olumlu yönde gelişmeye başladı ve 1514 Çaldıran seferinde Gürcistan beylerinden Mirza Çabuk Osmanlı ordusuna lojistik destek vererek Osmanlılara dostluğunu bildirdi. Sultan II. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde güney ve güneybatı bölgeleri Osmanlı egemenliğine geçti. 1578 yılında Tiflis Osmanlılar tarafından alındı ve eyalet merkezi yapıldı. 16 yüzyıldan itibaren Batı Gürcistan halkı Müslüman oldu ve yönetimine Acaralı yerel Müslüman gürcüler getirildi. Gürcistan, bu dönemde Osmanlılar tarafından Tiflis, Kakheti, Ereş ve Sohum Eyaleti olmak üzere dört eyalete ayrıldı. Doğu Gürcistan halkının bir kısmı 1615 ve 1616 yıllarında İran Hükümdarı Şah Abbas tarafından İran’a sürüldü. 1632-1744 yılları arasında Doğu Gürcistan İran taraftarı Müslüman Gürcü krallar tarafından yönetildi. 1746 yapılan anlaşma ile İranlılar, Kartli Kralı olarak Teymurazı ve Kahetiye’de onun oğlu İrakli’yi geçirdi. 1762 yılında Nadir Şah’ın ölümü üzerine çıkan otorite boşluğundan yararlanan Kral İrakli (Herakliyüs) Kartli ve Kaheti krallıklarını bir idare altında birleştirdi.
Gürcistan kültür hayatı Osmanlı ve İran egemenliğinde devam etti. VI. Vahtang (1703-1724) başkanlığında gürcü kültür hayatı canlandırılmaya çalışıldı. Vahtang “Gürcistan’ın Ana Tarih Kitabı” XIV-XVII. dönemlere ait bilgileri ekleterek tamamlattı. Ayrıca astronomi, fizik ve kimya alanında kitaplar yazıldı, yabancı dillerden Gürcüceye çevriler yapıldı. 1709 senesinde matbaa kuruldu. Gürcüce-Gürcüce sözlüğü yapıldı. Bu dönemde gürcü kanunları kitabı tamamlanıp yürürlüğe girdi, saraylar yapıldı, sulama kanalları açıldı, kiliseler onarıldı.
1762–1783 yılları arasında Gürcistan’da yaşanan Osmanlı, İran ve Rusya nüfuz mücadelesi sonucunda Gürcü krallığı Rusya’ya yöneldi ve 1783’te Kral İrakli, Rus Çariçesi II. Katerina ile siyasi bağımsızlıklarının tanınması şartı ile bir anlaşma imzalayarak Rus himayesine girdi. Bu gelişme üzerine, 1795’te İran Şahı Ağa Mehmet Han, Tiflis şehrini alarak, halkının bir kısmını da İran’a sürdü. İran’ın saldırıları karşısında Gürcistan’ı yalnız bırakan Rusya 1801’de Kartli ve Kaheti’yi ilhak etti. Rusya Gürcistan’ın devlet yapısını hiçe sayarak ülkeyi Rusya’nın bir eyaleti haline getirdi. Gürcü prens ve asilleri, Gürcistan krallığını tekrar kurmaya çalıştılar ama bu çabaları sonuçsuz kaldı. 19. yüzyıl ilk yarısında gürcüler tarafından Rus yönetimine karşı ayaklanmalar başarısızlıkla sonuçlandı. Rusya hükümeti Gürcistan’ı tamamen kontrolü altına almak için Gürcü krallık ve prensliklerini lağv ederek gürcü hanedan üyelerini de Rusya’nın çeşitli bölgelerine sürdü ve bir kısmını da idam ettirdi. Ruslar, gürcü dilini ortadan kaldırmaya çalışarak, gürcü okullarını ve kiliseleri kapattırdı. Bu ayaklanmaların başında 1812 Kaheti, 1820 İmereti, 1828 Guria, 1832 tüm Gürcistan isyanları gelir.
Osmanlı Devleti ile Ruslar arasında yaşanan 1828–29 savaşı Osmanlı aleyhinde sonuçlandı ve1829 yılında yapılan Edirne antlaşması ile Batum’a kadar olan Gürcistan ve Kafkasya bölgeleri Ruslara bırakıldı. 1877/1878 Osmanlı-Rus harbi sonrasında, savaşı kaybeden Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 3 Mart 1878 yılında Ayastefenos antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Kars, Ardahan, Batum şehirleri (Elviye-i Selase) savaş tazminatı olarak Ruslar’a bırakıldı. 3 Mart 1918 Brest-Litovsk antlaşması ile tekrar Osmanlı egemenliğine girdi. XIX yüzyılın ikinci yarısından itibaren, dönemin en ünlü yazarlarından İlia Cavcavade’nin önderliğinde gürcü ilim adamları mücadeleye başladı. Gürcistan’ın milli bankası, eğitim-öğretim derneği, milli tiyatrolar açıldı, milli duyguları yansıtan dergi ve gazeteler yayınlandı. Gürcistan hem ekonomik hem de siyasi yönden toparlanmaya başladı.
Gürcistan Birinci Dünya Savaşında Almanya korumasına girdi. 1915–1916 senelerinde gürcü, Azeri ve kuzey Kafkasyalı delegelerden oluşan ve Kafkasya Komitesi başta Berlin ve Viyana olmak üzere Avrupa’da temaslarda bulunup, Kafkasya’nın kurtuluşu için Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Şimali Kafkasa’dan oluşan bir konfedaratif devlet çalışmasını başlattı. 9 Nisan 1918’de Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’dan oluşan Maveray-ı Kafkasya Federatif Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Fakat bu Federasyon uzun süreli olmadı. 26 Mayıs 1918’de Gürcistan bağımsızlığını ilan etti. Noe Jordania başkanlığında Menşevik bir hükümet kuruldu.
07 Mayıs 1920’de Bolşevik Rusya ile yapılan antlaşma ile Gürcistan’ın bağımsızlığı Rusya tarafından tanındı. Buna rağmen Gürcistan, 25 Şubat 1921 tarihinde Sovyet yönetimi tarafından ilhak edildi. Sovyet yönetimine karşı 1922’de Svaneti, 1923’te Mtilueti, 1924’te ise bütün Gürcistan bağımsızlık için ayaklandı. Sovyetler döneminde komünizme karşı ilk mücadeleyi gürcüler yaptı. 1924 ayaklanmasının devamı olan ve 6-10 Mart 1956’da başlatılan isyan hareketi Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. 1990 yılı başından itibaren Gürcistan’da güçlü bir bağımsızlık hareketi başladı. SSCB’nin dağılması üzerine, Gürcistan Yüksek Sovyet’ince 1921 Gürcistan-SSCB Anlaşması ile 1922 Birlik Antlaşmasının geçersizliğini ilan eden kararlar alındı ve 9 Mart 1990’da egemenlik ilan edildi. 31 Mart 1991’de Gürcistan’da referanduma gidildi ve 9 Nisan 1991 tarihinde Gürcistan bağımsızlık deklarasyonu kabul etti. 26 Mayıs 1991’de Zviad Gamsahurdia, halkoyuyla cumhurbaşkanı seçildi. 6 Ocak 1992 yılında Gamsahurdia, çıkan olaylar sonucu ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve Mart 1992’de Edvard Şevardnadze devlet başkanlığına getirildi. 4 Ocak 2004 tarihinde Mikhail Saakaşvili Gürcistan Devlet Başkanı seçildi.
Bu günkü Gürcistan, Kafkas dağlarının güney kısmında yer alıp, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Fedarasyonu ve Rusya Fedarasyonuna bağlı Karaçay-Çerkez, Kabartay-Balkar, Kuzey Osetya, İnguşetya, Çeçenistan ve Dağıstan özerk Cumhuriyetleri ile sınır komşusudur. Gürcistan sınırları içerisinde, Türkiye sınırında Acara Özerk Cumhuriyeti, Rusya Fedarasyonu sınırında Abhazya Özerk Cumhuriyeti ve yine Rusya’ya ait Kuzey Osetya sınırında yer alan Güney Osetya Özerk Bölgesi yer almaktadır. Ayrıca Gürcistan’ın Karadeniz’e sahili bulunmaktadır. Günümüzde Gürcistan dışında Türkiye, İran, Azerbaycan, Fransa, ABD, Rusya Federasyonu, Avusturya ve İsveç gibi ülkelerde çok sayıda gürcü yaşamaktadır. Gürcistan dışındaki gürcülerin çoğunluğu Türkiye’de yaşamaktadır. Gürcistan’ın bu günkü nüfusu 5 milyona civarındadır. Nüfus’un yüzde 85’i Hıristiyan, yüzde 15’i ise Müslüman’dır. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu Gürcüler (75)den oluşmaktadır. Ruslar (6), Azeriler (6), Ermeniler (8), yüzde 5’ini nüfusun diğer kısmını teşkil eder.
Kafkas dilleri arasında en çok konuşulan ve alfabesi olma özelliğine sahip olan Gürcüce ayrıca dünyada alfabeye sahip on dört dil arasında yer almaktadır. Gürcüce, Svani, Mingerilia ve Lazca ile birlikte Kafkas dil öbeğine bağlı Kartveli dalını meydana getirir. Gürcistan’ın jeopolitik konumundan dolayı değişik ülke ve halkların etkileri tarih boyunca hissedilmiş ve bu etkileşimin bir sonucu olarak Gürcüceye birçok dilden kelime girmiştir. Gürcü edebiyatı 1500 yıllık bir geçmişe sahip olup, bütün dallarda büyük bir zenginliğe sahiptir. Gürcü edebiyatının en önemli eseri Şhota Rustaveli’nin yazmış olduğu Kaplan Postlu Şovalye adlı eserdir.
Türkiye 1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasının hemen ardından Gürcistan’ın bağımsızlığını tanıyarak, egemenliğini, siyasi birliğini ve toprak bütünlüğünü destekledi. 1992’de Türkiye-Gürcistan arasında imzalanan “Dostluk, İşbirliği ve İyi Komşuluk İlişkileri” antlaşmasıyla, 1921 yılındaki Kars Antlaşması ile tanınmış olan Türkiye’nin doğu sınırı Gürcistan tarafından yeniden teyit edildi.
Haz.Murat Kasap
Tarihçi/Yazar
(Kaynakça: Ahmet Cevdet Paşa, Kırım ve Kafkas Tarihçesi, İstanbul 1307, s.46; Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Çevdet, Haz. Dündar Günday, C.1, İstanbul 1994, s.236; Met Çunatıkho İzzet, Kafkas Tarihi, İstanbul 1330, s.44-61; Şemseddin Sami, Kamusu’l-Alam, C.5, İstanbul 1318, s.3547; Cemal Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğunun Kafkasya Siyaseti, İstanbul 1979, s.6; Hayat Ansiklopedisi, C.3, İstanbul 1961, s.1409; Kartveli, Türkiye ve Gürcistan, Dersaadet 1922, s.4; Ahmet Özkan, Gürcüstan, İstanbul 1969, s.7; Ali Faik Demir, Türk Dış Politisası Perspektifinde Güney Kafkasya, İstanbul 2003, s.118; Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, C.3, Ankara 1990, s.236,471; Paul J. Magnarella, Bir Köyün Serüveni, Çev. Nurettin Elhüseyni, İstanbul 1997, s.21-25; İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958, s.324-326; Marie Felicite Brosset, Gürcistan Tarihi, Ankara 2003, s.20-27,324;Sergey İnisamov, Kafkas Klavuzu, Çev.Sadık, İstanbul 1926, s.228; Büyük Larausse Sözlük ve Ansiklopedisi, C.10, İstanbul 1986, s.4863; Mortz Wagner, Kafkas Rus Savaşında Çerkezler-Çeçenler-Kazaklar ve Gürcüler, Çev. Sedat Özden, İstanbul 1999, s.282; Niko Berdzneşvili/Simon Canaşia, Gürcüstan Tarihi, Çev. Hayri Hayrioğlu, İstanbul 1997, s.85-99,143,144,255,292,293; Mirza Bala, İslam Ansiklopedisi, C.4, Eskişehir 1997, s.838-844; Hüsamettin M. Karamanlı, Diyanet İslam Ansiklodisi, C.14, İstanbul 1996, s.311,312; Aleksandr Manveşvili, Trabzon’dan Abhazya’ya Doğu Karadeniz Halklarının Tarih ve Kültürleri, Çev. Hayri Hayrioğlu, İstanbul 1998, s.51; Alexandre Grigoriantz, Kafkasya Halkları, Çev. Doğan Yurdakul, İstanbul 1999, s.214; Fahrettin Çiloğlu, Gürcülerin Tarihi, İstanbul 1993, s.47,48,55; Mehmet Saray, Kafkas Araştırmaları, C.3, İstanbul 1997, s.9; Osman Nuri Kazara, Aylık Ansiklopedi, C.3, İstanbul 1947, s.828-830; Bertold Spuler, İran Moğolları, Çev. Cemal Köprülü, Ankara 1957, s.390-392; Nizamettin Şami, Zafername, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987, s.191,330-338; Hasan Akyan, Rus Gözüyle Kafkasya ve Kafkas Halkları, İstanbul 1994, s.45, N.Luxemburg, Rusların Kafkasya’yı İşgalinde İngiliz Politikası ve İmam Şamil, Çev. Sedat Özden, İstanbul 1998, s.23,26; Nodar Şengelia, Cveneburi Dergisi, İstanbul 1998, Sayı 29, s.15; Hakkı Raif Ayyıldız, Gürcistan, İstanbul 1946, s.6-8; Tahsin Tunalı, Hangi Ülkede Ne Kadar Kaldık, Hayat Tarih Mecmuası, İstanbul 1967, Sayı 5, s.40; Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İctimai Tarihi, C.2, İstanbul 1995, s.101;Hocazade Sadettin Efendi, Tac’üt-Tevarih, Haz. İsmet Parmaksızoğlu, C.2, İstanbul 1979, s.191,228; Celalzade Mustafa, Selimname, Haz. Mustafa Çuhadar/Ahmet Uğur, Ankara 1990, s.144,145; Haydar Çelebi Ruznamesi, Haz. Yavuz Senemoğlu, s.114,147; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.3/2, Ankara 1995, s.105; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Kronolojisi, C.3, İstanbul 1950, s.27; Bekir Kütükoğlu, Lala Mustafa Paşa Maddesi, İslam Ansiklopedisi, C.8, Ankara 1997, s.375; Namık Kemal, Osmanlı Tarihi, Haz. Ulviye Ilgar/İhsan Ilgar, C.3, Ankara 1974, s.308; Osmanlı Ansiklopedisi, C.2, İstanbul 1999, s.139; Nodar Şengelia, Gürcistan’da Osmanlı Çalışmaları, Chveneburi Dergisi, sayı 41, s.10; Thomas Walker Arnold, İslam’ın Tebliğ Tarihi. Çev. Bekir Yıldırım/Cenker İlhan Polat, İstanbul 2007, s.140; R.M.Sanvory, Safevi İranı, İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, Çev. Mehmet Maksudoğlu, İstanbul 1997, s.431; Yusuf Akçura, Osmanlı Devletinin Dağılması Devri, Ankara 1998, s.49,50; Gela Gunieva, Türk-İlişkileri ve Gürcistan XX.Yüzyılın İlk Çeyreğinde (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2007, s.4; Ercüment Kuran, Rusya’nın Kafkasya’yı İstilasına Karşı Osmanlı Siyaseti, Tarih Boyunca Balkanlardan Kafkaslara Türk Dünyası Semineri, İstanbul 1996, s.147; Mücteba İlgürel, Rusların Doğu Anadolu Siyaseti ve 1828-1829 İlk Rus İstilası, Tarih Dergisi, İstanbul 1994, Sayı 34, s.173; Nihat Erim, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Ankara 1953, s.396; İdris Bostan, Batum Maddesi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.5, İstanbul 1992, s.210; Meydan Larausse, C.3, s.29; TİKA, Gürcistan Raporu, Ankara 1998, s.5-9; Tekin Taşdemir, Türkiye’nin Kafkasya Politikasında Ahıska ve Sürgün Halk Ahıskalılar, İstanbul 2005, s.28,29; Alaaddin Yalçınkaya, Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler, Ankara 2006, s.168,169;Fehime Yazıcı, Gürcü Alfabesi ve Gürcü Edebiyatının Kaynakları, Tarih ve Toplum Dergisi, İstanbul 2000, Sayı 19, s.49; Enver Esenkova, Gürcistan ve Biz, Çakmak Dergisi, İstanbul 1956, Sayı 18, s.7; David Marshall Lang, Gürcüler, Çev.Neşenur Domaniç, İstanbul 1997, s.93-93,102,103; Ana Britanicca, Gürcistan Maddesi, C.14, İstanbul 1994, s.242)
Okunma: 1696